HidayetYolu.Net - 2011
Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz;
(aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir. (TAHA/132)
Namaz Bölümü
> Camilere saygı
Geri
Camilere Saygı


Sual: Camide riayet edilmesi gereken hususlar nelerdir?
CEVAP
Bazıları şunlardır:
1- Camiye girenin orada namazı bekleyenlere selam vermesi iyi olur. Fakat camide sünneti kılıp, farzı beklerken, dışarıdan gelenin selamını almak, sünnet ile farz arasında bir şey okumak, konuşmak ve nafile namaz kılmak sünnetin sevabını yok eder. Vakit az ise, tefekkür veya kalben zikretmeli, vakit fazla ise, kaza namazı kılmalı! Eğer Kur’an-ı kerim okunuyorsa, dinlemek çok sevaptır. Sabahın sünnetini evinde kılıp gelen kimse de, camiye gelince, konuşmaz, sesli olarak bir şey okumaz.

2- Camiye girince ön safa durmalı, yaşlılar var diye geride durmamalı! Birinci safta yer varken, ikinci safta durmak mekruhtur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İmamın tam arkasında durana 100, onun sağındakilere 75, solundakilere 50 ve diğer saflarda duranlara da 25 sevap verilir) [Şir’a]

(Mescid ehline rahmet, önce imama, sonra sağ taraftakilere, sonra da diğer saflara iner.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, ilk saftakilere rahmet eder, melekler de ilk saftakilere dua ve istiğfar eder.) [Ebu Davud, Nesai, İ. Ahmed]

(En hayırlı saf, ilk saftır. Sevabı en az olan da geri saflardır.) [Müslim]

(İlk safın fazileti bilinseydi, oraya geçmek için kur’a çekilirdi.) [Müslim]

(Namaz kılarken [cemaat içinde] daha faziletli olanlara ilk safta, ötekilere de, son safta bulunmak nasip olur.) [Müslim]

Cennete girmek için ne yapacağını soran bir zata, Peygamber efendimiz (Müezzin veya imam ol) buyurdu. O da (yapamam) dedi. (Öyle ise namazını ilk safta kıl) buyurdu. (Buhari)

Ön safa geçerken kimseyi incitmemeli! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Halkı incitmemek için ön safa geçmeyen, iki misli sevaba kavuşur.) [Taberani]

3- Peygamber efendimiz, mescidin sağ tarafında bulunmanın daha sevap olduğunu söyleyince, Eshab-ı kiram, mescidin sağ tarafını doldurmaya başladı. Sol tarafta açıklık kaldı. Bunu gören Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Mescidin solundaki açıklığı dolduran, iki misli sevap kazanır.) [Taberani]
Demek ki, önce sağ tarafa durmak sol tarafa durmaktan daha sevaptır. Solda boşluk kalırsa burayı doldurmak sağ taraftan daha sevaptır.

4- Büyük camide cemaat bir saf da olsa, yine sık durmak gerekir. Safların sık olması, rahmetin gelmesine sebep olur. Saflar sıklaştırılıp omuzlar birbirine sıkıca değmelidir! Eshab-ı kiram safta çok sık durduğundan elbiselerinin omuzları eskirdi. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Namazda omuz omuza sık durun! Açıklıkları kapatın ki, şeytan girmesin!) [Hakim]

(Hak teâlâ safı sıklaştırana rahmet eder, safta boşluk bırakana gazap eder.) [Nesai]

(Saftaki boşluğu dolduranın günahları affolur.) [Bezzar]

5- Büyük camide ayaklar ile secde yeri arasından, küçük camide, ayakları ile kıble duvarı arasından geçen günaha girer. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kimse, namaz kılanın önünden geçmenin, ne kadar çok günah olduğunu bilseydi, geçmeyip, yüz yıl beklemeyi tercih ederdi.) [İbni Mace]

Herkesin gelip geçeceği yere durana da günah olur. Ancak ön safta boş yer var iken, boşluğu doldurmak için namaz kılanın önünden geçmek günah olmaz. Çünkü bu kimse, kendisine olan hürmeti kaldırmış demektir. Namaz kılanın önünden, insan veya hayvan geçmekle namaz bozulmuş olmaz. Namazı bir sütre, yani direk gibi bir şeyin arkasında kılmak gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Namaza dururken sütre koyun! Geçmek isteyene mani olun!) [İbni Mace]
[Geçene işaretle, yüksek sesle okumakla mani olmak caiz ise de, bunları yapmamak daha iyidir.]

6- Camide konuşmak, gülmek, şakalaşmak sevapları yok eder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mescitte dünya kelamı söyleyenin ağzından kötü bir koku çıkar. Melekler, “Ya Rabbi, bu kulun mescitte söylediği kelamdan dolayı, ağzından çıkan fena koku bizleri rahatsız ediyor” derler. Hak teâlâ da buyurur ki: “İzzim celalim hakkı için, onlara büyük bela veririm.”) [Ey Oğul İlm.]

Camiye girince, önce iki rekat tehıyyat-ül-mescid namazı kılıp veya başka ibadet yapıp, itikâfa niyet ettikten sonra, yüksek sesle olmamak şartı ile konuşmak caizdir. İhtiyaç olmadan mescitte konuşulmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ahir zamanda bazı kimseler, mescidlerde dünyadan konuşacaklar, dünya kelamı söyleyecekler. Onlarla beraber olmayın! Allahü teâlânın böyle kimselerle işi yoktur.) [İbni Hibban]

Mescide girince, farz veya başka namaz kılınınca, tehıyyat-ül-mescid namazı da kılınmış olursa da, sünnete veya farza başlarken, (Vaktin sünnetine ve tehıyyat-ül-mescid namazına) diye niyet edilirse, niyetinin de sevabını alır.

7- Sünnet ile farz arasında dua, sure veya üç İhlas okumamalı. Hele bunu âdet haline getirmek bid’attir. İbadetlere ilave yapmak dini değiştirmek olur. Hadis-i şerifte, (İbadetleri bizim gibi yapmayan bizden değildir) buyuruluyor.

Peygamber efendimiz nasıl ibadet etmişse, mezhebimiz bunu nasıl bildirmişse, o şekilde ibadet edilir. (Şunu da yapalım, ötekini de ilave edelim) demek, dinde reform olur. Asla caiz olmaz. Sünnet ile farz arasında bir şey okumanın sünneti iskat [iptal] edeceği Bahr-ür-raık’ta da yazılıdır.

8- Cemaatle namaz kılınırken, sünnete başlamak mekruhtur. Sabah sünnetini kılmamış olan, sünneti kılarsa, cemaat ile namazda oturmayı da kaçıracağını anlarsa, sünneti kılmaz, hemen imama uyar. Cemaat ile ikinci rekatta oturabileceğini anlarsa, sünneti caminin dışında, sofada [holde] çabuk kılar. Hol yoksa, içerde direk arkasında kılar. Böyle yer yoksa sünneti kılmaz. Çünkü, cemaat ile kılınırken, nafile kılmak mekruhtur. Mekruh işlememek için sünnet terk edilir. Cuma günü imam minbere çıkınca sünnete başlamak da mekruhtur.

9- Camide farzı yalnız kılmış olan, öğle ve yatsı namazlarında, yanında cemaatle namaz kılınmaya başlanırsa, ya cemaate uyup nafile olarak kılar veya camiden çıkar. Diğer üç namazı yalnız kılmış olanın, cemaat ile kılınırken bile, cemaate uyup nafile olarak kılamayacağı için, camiden çıkması vacip olur. Çünkü, orada bulunup da cemaate uymamak günahtır.

10- Soğan, sarmısak gibi pis kokulu şey yiyerek, camiye gelmek de doğru değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Sarmısak yiyen, kokusu gitmeden mescidimize yaklaşmasın, insanın rahatsız olduğu şeylerden melekler de rahatsız olur.) [Taberani]

Yağlı, kirli ve pis kokan iş elbisesiyle, kirli ayakla camiye gelip halkı rahatsız etmemelidir! Bazıları sigara kokusundan da rahatsız olur. Onun için ağzında ve elbisesinde sigara kokanlar da temizleyip, kokuyu giderdikten sonra camiye gelmelidir. Çıplak ayakla namaz kılmak Hanefi’de mekruhtur. Çorabı kirli olan ve temiz çorap da bulamayan kimse, halkı rahatsız etmemek, yani haram işlememek için çorapsız namaz kılabilirse de, mekruh işlememek için daha önceden tedbir alıp, eski de olsa, temiz çorapla camiye gelmelidir.

Müslümanların vücutları, elbiseleri, çamaşırları, yemekleri temiz olur. Temiz olunca da mikrop ve hastalık bulunmaz. Kur’an-ı kerimde, (Temiz olanları severim) buyuruluyor. (Bekara 222)

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Müslümanlık temizlik dinidir. Temiz olun! Cennete ancak temiz olanlar girer.) [Deylemi]

11- İtikâfa niyet edenler hariç, camide bir şey yiyip içmek mekruhtur. Onun için camiye girerken itikâfa niyet etmelidir. Ondan sonra ihtiyaç olursa yiyip içmek mekruh olmaz.

12- Camide oturmak sevaptır. Hadis-i şerifte, (Beş şey ibadettir: Az yemek, camide oturmak, Kâbe’ye, Mushafa ve âlimin yüzüne bakmak) buyuruldu. (Deylemi)

Camiye kötü niyetle, mesela ayakkabı çalmak için giren, günah işlemiş olur. Caminin Allahü teâlânın sevdiği yer olduğunu düşünen kimse, burayı ziyarete de niyet ederse sevabı daha çok olur. Namaz kılmayı beklemek için, camide itikâf edip ahireti düşünmek için, vaaz dinlemek için de niyet ederse, her niyeti için ayrı sevaba kavuşur.

13- Çok kimse, sandalyeye, koltuğa oturmaya alıştığı için camide diz üstü oturamıyorlar. Ya bağdaş kuruyorlar veya ayaklarını dikerek oturuyorlar. Mecbur kalmadıkça, böyle oturmak edebe uygun değildir. Kur’an-ı kerim okumak Allahü teâlâ ile konuşmak demektir. Kur’an-ı kerim okunurken yaylanıp oturmak çirkin olur. Tesbih çekerken, zikrederken de mümkün mertebe diz üstü oturmaya gayret etmelidir. Müslümanların yanında da edepli oturmak gerekir. Peygamber efendimiz, kızının yanında bile bir defa olsun, ayağını uzatıp oturmamıştır.

Evliyadan bir zat, diz üstü oturmakla yorulmuş, biraz da bağdaş kurayım demiş. Bağdaş kurup otururken, (Köle efendisinin yanında böyle mi oturur?) diye bir ses gelir. O da artık ömür boyu hep diz üstü oturur. Kul olan da zaruret olmadıkça, Rabbinin huzurunda edepli oturmaya çalışmalıdır.

14- Müezzinlik yapanların bazı hususları bilmesi gerekir. Mesela yürüyerek ikamet okunmaz. İkamet okurken el bağlanmaz. Üç istiğfar, namazların sonunda okunur. Sabah ve ikindinin farzından selam verip Allahümme entesselamü... dedikten sonra, öğle, akşam ve yatsıda ise son sünnetten sonra okunur. Müezzin, cemaatle namaz kılınırken arkada bir yerde durmaz, cemaatle beraber safa girer. Cemaatten arkada müezzin yeri denilen yerde yalnız başına durması mekruhtur.

15- Evde, camide veya minarede ezan kıbleye karşı okunur. Hayyealessalah derken sadece yüzü sağa, hayyealelfelah derken yüzü sola döndürmek sünnettir. Vücut döndürülmez. Minarede ise dönerek okurken de, göğüs kıbleden başka yöne döndürülmez.

Ezan okunurken, Resulullah efendimizin ismini işiten, iki elin baş parmaklarını, gözlerinin üstüne koyarak, (İki gözümün nurusun sen ya Resulallah) der. Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddık, ezan okunurken, Resulullahın ismini işitince, iki baş parmağının tırnağını öpüp gözlerine sürdü. Peygamber efendimiz, sebebini sorunca, (Ya Resulallah, senin mübarek isminle bereketlenmek için) dedi. Peygamber efendimiz, (Güzel yaptın. Böyle yapan göz ağrısı çekmez) buyurdu.

16- Atalarımız, camileri loş yapmışlardır. Fazla aydınlıkta kılmak, huşua engel olur. Bu bakımdan camilerde fazla ışık yakmak hem huşua mani olmak, hem de israf yönünden mahzurludur. Mübarek gecelerde, camide fazla ışık yakmak ise bid’attir. Kitap okurken, Kur’an-ı kerim çalışırken veya başka bir ihtiyaç halinde, ihtiyaç miktarı fazla ışık yakmakta mahzur olmaz.

17- Hiç zarar vermese de, camiye küçük çocuk getirmek mekruhtur. Zarar verir, kirletirse haram olur. Hadis-i şerifte (Camiye çocuk ve deli koymayın) buyuruluyor. (İbni Mace)

Namaza alıştırmak için yedi yaşından büyük çocukları, zarar vermiyorsa getirmek iyi olur.

18- Cemaate yetişilemeyecek bile olsa, yine camiye giderken koşmamalı. Peygamber efendimiz, (Namaza giderken koşmayın!) buyurdu. Cemaate yetişebilmek için koşmak mekruhtur.

19- Yolda konuşmayacaksa, sabahın sünnetini evde kılmalı. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Sabahın sünnetini evde kılmak, rızkın bereketine, ev halkı ile iyi geçime ve imanla ölmeye sebep olur.) [İmad-ül-islam]

20- İmamın, son sünneti, farzı kıldığı yerde kılması mekruhtur. Cemaatin aynı yerde kılması caizdir. Yer değiştirmek için birini çekip ona sıkıntı vermemelidir.

21- Camide hikmet, güzel ahlak, nasihat bildiren şiir ve ilahileri ara sıra okumak günah değildir. Devamlı böyle vakit geçirmek mekruhtur.

22- Camilerde birinci cemaatin imamı mihrapta kıldırmazsa, mekruh olur. İmamı ve cemaati belli kimseler olan her camide, vakit namazları, imam mihrapta olarak, cemaat ile kılındıktan sonra, tekrar cemaatler yapılabilir. Ancak sonraki cemaatler, mihraptan başka yerde kılmalı! (Eğer sonraki cemaatin imamı mihrapta bulunur, ezan ve ikamet okunmazsa, mekruh olmaz) diyen âlimler de vardır. İhtiyaten sonraki cemaatler mihrapta kılmamalıdır! Yol kenarlarındaki belli bir imamı olmayan mescidlerde, ezan ve ikamet okunarak, mihrapta veya mescidin başka yerinde cemaatler yapılabilir. (Halebi)

23- İmam efendi, namazı uzatıp cemaati rahatsız etmemelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(İmam olunca namazı hafif kıldırın! Cemaatin içinde, küçük, yaşlı, hasta ve ihtiyaç sahibi olabilir. Yalnız kılarken uzatabilirsiniz.) [Buhari]

(İmam olan, Allah’tan korksun, imamlık ettiklerinin sorumluluğunu yüklendiğini bilsin! Eğer imam namazı eksiksiz kıldırırsa, cemaatin sevabı kadar da imama sevap verilir. Eğer eksik kıldırırsa, günahı yalnız imama olur.) [Taberani]

24- Yalnız namaz kılan, selam verirken hafaza meleklerine niyet eder. Cemaatle kılan, meleklerle birlikte sağındaki, solundaki cemaate de niyet eder.

25- Camiye giren kimse, ikamet okunup farza başlandığını görünce, hemen imama uymalıdır. Çünkü cemaatle namaz kılınırken sünnet kılmak mekruhtur.

Sabah namazının farzı kılınırken camiye gelen, cemaatten ayrı bir yerde sünneti kılıp, sonra imama uyar. Eğer sünneti kılınca cemaate yetişemeyeceğini zannederse, hemen imama uyar. Artık farz kılındıktan sonra da bu sünneti kılamaz. Çünkü sabah namazının farzı kılındıktan sonra sünnet kılınmaz.

Öğleyin camiye gelen, ikamet okunmuş veya farza durulmuşsa, o da hemen imama uyar. Farzı kıldıktan sonra kılamadığı ilk sünneti kılar. Sonra da son sünneti kılar. Yatsı namazının farzı kılınırken camiye gelen kimse ise, öğle namazında anlatılan gibi hareket eder. (Halebi)

İkindi namazının farzı kılınırken camiye gelen kimse, hemen imama uyar. Farzdan sonra da artık sünneti kılmaz. Çünkü ikindinin farzından sonra nafile kılmak mekruhtur. Fakat kaza namazı kılmak caizdir. Akşama kırk dakika kalıncaya kadar kaza namazı kılınabilir.

Camiye girip, cemaat başlamadan ikindinin sünnetini iki rekat olsun kılma imkanı varsa, iki kılmalıdır. Peygamber efendimizin, ikindinin sünnetini iki rekat kıldığı zamanlar da olmuştur. Eshab-ı kiramdan, (Resulullah, ikindinin farzından önce, iki rekat namaz kılardı) rivayetleri de vardır.

Camilerde yapılan bazı hatalar
Sual: Camilerde genellikle yapılan hatalar nelerdir?
CEVAP
Abdest alırken ayaklar üç kere yıkanmıyor, üç kere hilallenmiyor, kaplama mesh sünneti yapılmıyor. Gerek ayakları üç defa yıkama sünnetine ve gerekse kaplama mesh sünnetine riayet etmelidir. Hadis-i şerifte (Unutulmuş, terkedilmiş bir sünnetimi ortaya çıkarana, yüz şehid sevabı vardır) buyuruldu. (Hakim)

Abdest alıp ıslak ayakla camiye girilmemeli. Çıplak ayakla, kolları kısa ve başı açık namaz kılmak mekruhtur.

Kameti yürüyerek yapanlar, kamet getirirken ellerini bağlayanlar oluyor. Böyle yapmak mekruhtur.

Evinde ezan okurken de elleri kulaklara koymalı, ezan okurken göğsünü kıbleden çevirmemelidir.

Camilerde kimisi ayakları çok açıyor, kimisi de hiç açmıyor. Hanefi’de ayakların dört parmak kadar açılması sünnettir. Şafii’de bir karış kadar açılır.

Tekbir alırken avuç içleri yüze karşı tutanlar oluyor ve parmaklarını bitiştirenler çıkıyor. Tekbir alırken avuç içleri kıbleye karşı getirmek ve parmakları kendi haliyle açık bırakmak gerekir.

Kavme ve celselerde [yani rükudan kıyama kalkınca ve iki secde arasında] sübhanallah diyecek kadar durmak vaciptir. Çok fazla durmak da uygun değildir.

Secdeden kıyama kalktıktan sonra ayaklarını dört parmak kadar açanlar oluyor. Secdeden kalkmadan önce açmak gerekir.

Tehiyatta otururken dizler tutulmaz, parmaklar diz hizasında olur.
Tehiyatta parmaklar kendi halinde açık kalır.

Hanefi’de tehiyatta iken parmak kaldırmak sünnet, mekruh, haram diyen âlimler vardır. Parmak kaldırılmamalı. Şafii’de parmak kaldırmak sünnettir.

İki kişi cemaatle namaz kılarken biri yarım metre kadar geride duruyor. Aynı hizada durmak gerekir. Sadece imamdan öne geçme ihtimaline karşı, imamdan bir topuk kadar geri durmak iyi olur.

Sünnetle farz veya farz ile sünnet arasında konuşanlar çok oluyor. (Kamet getir, pencereyi kapa, saftaki, boşluğu doldur, buyurun siz geçin) gibi sözler söyleniyor. Hatta bir yerden gelmiş arkadaşına hoş geldin diyorlar. Camide sünneti kılıp, farzı beklerken, dışarıdan gelenin selamını almak, sünnet ile farz arasında bir şey okumak, konuşmak ve dua okumak, zikir çekmek sünnetin sevabını yok eder. Bazı âlimlere göre sünneti yeniden kılmak gerekir. Vakit az ise, tefekkür veya kalben zikretmeli, vakit fazla ise, kaza borcu var ise, kaza namazı kılmalıdır.

Secdede parmakları kapalı tutmalı, dirsekleri yere koymamalı, iki yana da çıkarıp sağ ve solundakileri rahatsız etmemelidir. İmam selam verince cemaat hemen ayağa kalkıyor. Kalkmadan önce, otururken Allahümme entesselâm ve minkesselâm tebârekte yâ zelcelâli velikrâm demeli. Öğle, akşam ve yatsıda, sünnetler kılınıp namaz bitince, ikindi ve sabah namazının farzını kılınca, Allahümme entesselam... dedikten sonra, üç kere istiğfar söylenmiyor. Bazıları da Allahümme entesselamdan önce söylüyorlar. Bu da yanlıştır.

Küçük mescidlerde, namaz kılanlar varken, yüksek sesle Kur’an okuyanlar oluyor. Onların şaşırmasına sebep olmamalı. İmam Kur’an okurken namaz kılmak, hele sünnet veya nafile kılmak çok yanlıştır. Ömür boyu kılınacak sünnet ve nafileler, Kur’an-ı kerimi dinleme farzının sevabına erişemez.

Camide kıbleye ayak uzatanlar, biçimsiz şekilde oturup tesbih çekenler oluyor. Özürsüz böyle yapmak uygun değildir. İmam namaza başlayacağı zaman sünnete başlamamalı. Başlanmışsa, iki rekat kılıp selam vererek imama uymalıdır.

Tefekkür eder
Sabahın sünnetini evinde kılıp, camiye gelen kimse, konuşmaz, sesli olarak bir şey okumaz. Dudağını kıpırdatmadan kalbinden kelime-i tevhid okuyabilir veya tefekkür eder. Eğer kazaya kalmış namazı varsa, kaza kılar. Kur’an-ı kerim okunuyorsa dinler.

Sabah namazının farzı ile sünneti arasında okunması bildirilen dualar vardır. Bu duaları sabah namazının sünnetinden önce veya farzdan sonra okumalıdır. Çünkü, İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Sünnetten sonra yalnız, (Allahümme entesselam...... ikram) denir. Fazla bir şey okunursa, sünnet namazı, sünnet olan yerinde kılınmamış olur. Bazı âlimler, “Sünnet sakıt olur, tekrar kılınması lazım olur” buyurdu. Farzdan sonra olan sünneti (Allahümme entesselam....) dedikten sonra, daha fazla geciktirmek mekruh olur. Resulullah efendimiz, farzdan sonra, (Allahümme entesselam...) diyecek kadar oturup, hemen son sünnete başlardı. Hadis-i şeriflerde, namazlardan sonra okunmaları bildirilen “Evrâd” son sünnetlerden sonra okunur. Çünkü sünnet namazlar, farzların devamıdır. Son sünnetlerden sonra okumaya, farzdan sonra okumak denilir. (Resulullah farz namazdan sonra Tesbih, Tahmid, Tekbir ve Tehlil okurdu) demek, (Son sünnetlerden sonra okurdu) demektir. (Redd-ül Muhtar)

Bunlar, Hanefi mezhebine göredir. Şafii mezhebinde durum farklıdır. Herkes kendi mezhebine göre amel etmelidir. Mesela bir Hanefi, “Şafiiler imam arkasında Fatiha okuyor” diye Fatiha okursa, tahrimen mekruh işlemiş olur. Namazı iade etmesi vacip olur.

Camide ilahi okumak
Sual: Büyük camide birkaç imam var. İmamlar sıra ile namaz kıldırıyor. İmamın birisi, kendi sırası gelince, namazdan sonra ilahi ve şiir okuyor. Hep aynı ilahiyi okuyor. Böyle ilahi okuması bid’at midir?
CEVAP
Mümini kötülemek, şehevi aşk, ahlaksızlık gibi haram şeyler bulunan şiiri okumak tahrimen mekruhtur. Vaaz, nasihat, hikmet, Allahü teâlânın nimetleri bulunan, müminleri öven şiirleri yani ilahi ve mevlidi teganni etmeden okumak sevap ve tarihi şiirleri ara sıra okumak mubah ise de, şiirle meşgul olmak makbul değildir. Camilerde ilahi ve mevlidleri [namaz kılanlara mani olmamak şartı ile], ara sıra okumak caizdir. Her zaman okuyup, âdet haline getirmek caiz değildir. (Redd-ül Muhtar)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İlahi, kaside ve Kur'an-ı kerimi teganni ile okumak ve dinlemek, bizim yolumuzda yasaktır. (1/266 ve 3/7)

Şiir, vezinli söze denir. Nağme bulunmayan güzel sesi dinlemek mubahtır. Sıkıntı gidermek için, nağme ile, kendi kendine okumak caiz diyenler vardır. Fakat, başkalarını eğlendirmek veya para kazanmak için okumak haramdır. (Ahlak-ı alai)

Görüldüğü gibi, imamın ilahiyi âdet haline getirmesi uygun olmaz.

Camide koku sürmek
Sual: Bizim mahallenin muhtarı camide bazen yanındakilere esans sürer. Emekli bir hoca, "Bana verme bu bid'at" diyerek camide huzursuzluğa sebep oldu. Camide koku sürmek bid'at midir?
CEVAP
Günah olan bid'at dinde değişiklik yapmak demektir. Esans sürmekle dinde değişiklik yapılmıyor. Camide koku sürmek belki dikkati çeker, rahatsız olan olabilir, istemeyene de koku sürmüş olunabilir. Ama bid'at demek uygun olmaz.

Koku sürünmek sünnettir. Güzel kokuyu reddetmek sünnete aykırıdır. Tirmizi’nin bildirdiği hadis-i şerifte, Resulullah (Güzel kokuyu reddetmezdi) buyuruluyor.

Koku hakkında bildirilen hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Şu üç ikram geri çevrilmez: güzel koku, süt ve minder veya yastık.) [Tirmizi]

(Güzel bir koku ikram edilen, onu sürünsün ve reddetmesin.) [Taberani, Hakim]

(Verilen reyhanı reddetmeyin. Reyhan Cennet kokusudur.) [Tirmizi]

(Şu üç şey her Müslümana vaciptir: Cuma günü yıkanmak, misvak kullanmak ve güzel koku sürünmek.) [Buhari, İ.Ahmed] [Buradaki vacib, bilinen vacib değildir, lüzumlu anlamındadır.)

(Güzel koku sıkıntıyı giderir.) [Ebu Nuaym]

(Güzel kokuyu severim.) [Nesai]

(Dört şey Peygamberlerin sünnetidir: Haya, güzel koku, misvak ve evlenmek.) [Tirmizi]

(Koku sürünürken Besmele çekmeyen şeytanları sevindirmiş olur.) [İ.Sünni]

(Rahmet melekleri kadınlara mahsus koku sürünen erkeğe yaklaşmaz.) [Taberani]

(Bir kadın, cezbedici koku sürer ve erkekler de ona bakarsa, evine gelinceye kadar Allahü teâlânın gazabında olur.) [Taberani]

Kadınların güzel kokuyu eşlerine karşı evinde sürünmesi gerekir.

Sünnetleri camide kılmak
Sual: Camilerde sünnet namaz kılmak bid'at mi?
CEVAP
Camide sünnet ve nafile kılmak bid'at değildir. Farzdan sonra son sünnet yoksa, farzı kılınca veya son sünneti kılınca, imamın, sağa, sola veya cemaate dönmesi müstehaptır. İşlerini görmesi için hemen gitmesi de caizdir. Âyet-el-kürsi ve tesbihleri okumaları ve ellerini kaldırarak dua etmeleri müstehaptır. (Merakıl-felah)

Dare Kutni’nin bildirdiği hadis-i şerifte, (Peygamber efendimiz, farz namazdan sonra, sünneti farz kıldığı yerde kılmazdı) buyuruldu. Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:

(Farz namazı kıldıktan sonra nafile [sünnet] kılmak isteyen, biraz ileri veya geri çekilsin! Yahut biraz sağa sola gitsin!) [Abdürrezzak]

(Namazını mescitte kılan, evi için de bir nasip ayırsın! Çünkü Allahü teâlâ, onun evinde kıldığı namaza da sevap verir.) [Müslim]

(Mescide girince, oturmadan önce iki rekat namaz kılın! Sonra ister oturun, ister işinize gidin!) [Ebu Davud]

(İkamet okunduktan sonra farzdan başka namaz kılmayın!) Orada bulunanlar, (Ya Resulallah, sabah namazının iki rekat sünnetini de mi kılmayalım?) diye sual edince buyurdu ki:
(Evet sabahın iki rekat sünnetini de kılmayın!) [Beyheki]

Sual: İkamet okunurken camiye girince oturmak gerekir mi?
CEVAP
İkamet okunurken camiye giren, imam ayağa kalkmamışsa, oturur. İmam otururken ayakta beklemek mekruh olur. İmam ayakta ise ayakta durmanın mahzuru olmaz. (Nimet-i İslam)

Sual: Birçok camilerin giriş yerlerine sandalyeler konmuş. Sandalyede namaz kılanlar oluyor. Sebebini sorunca da, dini bir gerekçe gösteremeyip, (Dinimizde kolaylık olduğu, güçlük olmadığı için sandalyede namaz kılıyoruz) diyorlar. Doğru mu?
CEVAP
Doğru değildir. Dinde güçlük yok demek, (Size güç gelen ibadetleri yapmayın veya bu ibadetleri istediğiniz gibi değiştirin) demek değildir. Dinimizin izin verdiği ruhsatlardan istifade edin demektir.

Ayağını yıkamak zor gelen kimse, çıplak ayağına veya naylon çoraba mesh edemez. Ojenin üstünü veya kaplanmış dişini mesh edemez. Fıkıh kitapları, hastanın nasıl namaz kılacağını en ince teferruatına kadar bildirmiştir. Gerek Peygamber efendimiz ve gerekse ulema, sandalyede namaz kılmaya izin vermemiştir. Kendi kafasına göre, dini değiştirenler büyük vebal altındadır.

Sual: Camide her namazdan sonra müsafeha etmek sünnet mi?
CEVAP
Muteber eserlerde, âdet etmeden namazlardan sonra camide ara sıra müsafeha etmenin caiz olduğu bildiriliyor. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Camide her namazdan sonra müsafeha etmek bid'attir. Şiilerin âdetidir. (Redd-ül Muhtar)

Sual: Camide sünneti kılıp, farzı beklerken, dışarıdan gelenin selamını almak, sünnet ile farz arasında bir şey okumak, konuşmak ve nafile namaz kılmak gibi sünnetin sevabını yok eder mi?
CEVAP
Evet. Vakit az ise, tefekkür veya kalben zikretmeli, vakit fazla ise, kaza namazı kılmalıdır!

Sual: Camiye gidene kesin olarak Müslüman denebilir mi?
CEVAP
Beş vakit namaza cemaatle devam eden kimse Müslümandır. Dünyevi bir menfaat için beş vaktin hepsine devam etmek çok zordur. Bilhassa yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılmak münafıklara ağır gelir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mescide devam edenin imanlı olduğuna şahitlik edin! Çünkü Allahü teâlâ “Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahirete inanan imar eder” buyurdu.) [İbni Mace]

Demek ki, mescidlerin imarının içinde, mescide [camiye] devam etmek de vardır.

Sual: Camide vaaz dinlenirken, öndeki boş yerlere geçmek günah mı?
CEVAP
Günah olmaz. Eziyet vermek, çarpmak günah olur.

Sual: Müezzinin, arkada tek başına imama uyması mekruh mu?
CEVAP
Evet.

Sual: Kıble yönündeki büyük harfli yazılara karşı namaz mekruh mu?
CEVAP
Mekruh olmaz.

Sual: Öğleyin camiye girince, vaktin sünnetine, ilk kazaya kalmış öğlenin farzına, tehıyyat-ül-mescide de, bir de sübha namazına niyet etmek caiz mi?
CEVAP
Evet, her niyet için ayrı sevap verilir.

Sual: Camide arka saftaki bir yaşlıya yer vermek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Unutulan şeyi almak için, camiye abdestsiz girmek caiz mi?
CEVAP
Girip hemen çıkmalı.

Sual: Mescide girince okunması gereken bir şey var mı?
CEVAP
Besmele ile girmeli ve itikâfa niyet etmeli.

Kıble duvarı
Sual: Mescidlerin kıble duvarına levhalar asılıyor, süsler yapılıyor, hatta saat başı çalan sarkaçlı saat bile konuyor. Bir de, yere işlemeli seccadeler seriliyor, Bunlar, zihni meşgul ettiği için mekruh olmuyor mu?
CEVAP
Zihni meşgul eden şeyler, mekruh olur.

Camilerin kıbleden başka duvarlarını süslemek caizse de, fazla süslü olması mekruh olur. Kıble duvarını kıymetli şeylerle, renklerle süslemek mekruhtur. (Redd-ül-muhtar)

Resimli, nakışlı seccadeler, zihni meşgul ediyorsa kullanmamalıdır. (S. Ebediyye)

Sual: Camiye girip oturduktan sonra, tehıyyat-ül-mescid kılınır mı?
CEVAP
Kılınır.

Sual: Camide, Kur'an-ı kerim okunan tarafa dönmek efdal midir?
CEVAP
Evet. Kâbe’ye karşı dönmek de caizdir.

Sual: Sabahın sünnetini evde kılıp camide, kaza namazı kılmak caiz mi?
CEVAP
Kazası varsa caizdir.

Sual: Camide imam Kuran-ı kerim okuduktan sonra el-fatiha deyince fatiha okumak şart mı?
CEVAP
İmam el-fatiha deyince Fatiha okumak gerekmez. Okunmasında da mahzur yoktur.

Sual: Bulunduğumuz mahalleye bir mescit yapıyoruz. Fakat arsanın durumuna göre helasını kıble tarafına yapmak gerekiyor. Bir mahzuru var mıdır?
CEVAP
Mescidin kıble tarafına hela yapmak mekruhtur. Ancak, mescidle hela arasında cami duvarına bitişik olmayan bir duvar varsa mekruh olmaz. (Hindiyye)

Sual: Turistlerin camiye gusülsüz girmeleri günah değil midir?
CEVAP
İmansız turistler, Rabbimizin emir ve yasaklarına muhatap değildir. İmansızlık, bütün günahlardan büyüktür. Sevap günah müslümanlar içindir.

Sual: Bir mescidin, bir caminin üstü de semaya kadar mescit hükmünde olduğuna göre, mescidlerin üstüne bina yapmak caiz olur mu?
CEVAP
Yapılmış bir caminin, bir mescidin üstüne bina yapmak caiz değildir. Nitekim ceddimizin yaptığı camilerin üstünde bina yoktur.

Mescit yapılırken, üstüne imam lojmanı gibi bina yapılmasının caiz olduğu Redd-ül Muhtar'da yazılı ise de, caiz olan bir şeyi zaruret bulunmadıkça yapmamak iyi olur.

Sual: İşyerimizin mescidinde imamlık yapıyorum. Cemaatin sıcaktan rahatsız olmaması için mescide klima koyduk. Klima ile cemaat oynayınca, arıza olabiliyor. (Görevlilerden başkası klimaya dokunmasın) diye bir yazı yazdık. Cemaatten biri, (Mescide Latin harfiyle yazı yazılmaz) diyerek yazıları söküp atıyor. Orada bulunan takvimi de alıyor. Bu şahsın yaptığı uygun mudur?
CEVAP
Yazdığınız yazıda mahzur yoktur. Faraza günah olsa bile, idarecilerden başkasının buna müdahale etmeye hakkı yoktur. Herkes, her suçu kendi eliyle düzeltmeye kalkarsa, anarşi çıkar. Hiç kimse, başkalarının işine karışmamalıdır! Camide yanlış bir iş yapılıyorsa, oranın idarecisi kimse, ona bildirilir.

Sual: Beytullah ne demektir?
CEVAP
Kâbe’ye de, camiye de "Beytullah" denir. Allah’ın evi demektir. Allah’ın evinden maksat, Allahü teâlâya ibadet edilen yer demektir. Her fırsatta camiye gitmeye çalışmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Camiler Allah’ın evidir.) [Hakim]

(Allahü teâlânın en çok sevdiği yer, camilerdir.) [Hakim]

(Camiye gelen Allah’ın misafiri olur. Allahü teâlâ da, misafirine elbette ikram eder.) [Taberani]

Süslü camiler
Sual: Camileri süslemek günah mıdır?
CEVAP
Camilerin kıbleden başka duvarını süslemek caiz ise de, bu parayı fakirlere vermek daha iyidir. Kıble duvarını kıymetli şeylerle, renklerle süslemek mekruhtur. Yan duvarların fazla süslü olması da mekruhtur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İnsanlar camilerin süsüyle övünmedikçe kıyamet kopmaz.) [İbni Mace]

(Bir zaman gelir ki Kur'anın merasimi ve Müslümanlığın da ismi kalır. Müslüman denilen kimseler Müslümanlıktan çok uzak olur. Camileri süslü, hidayet bakımından ise viran olur.) [Deylemi]

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Namazda huşu esastır. Buna mani olan her şeyden kaçınmalıdır.
Mescidlerdeki nakış ve işlemeler, namaz kılanın gözüne dokunur, onu meşgul eder, huşuya mani olursa, namazın sevabı azalır. Bunun vebali o süsleri yaptıranlaradır.

Arkadaşları İsa aleyhisselama dediler ki:
- Şu mabed, ne kadar da güzel bir sanat eseridir, ne güzel tezyinatlı bir şekilde yapılmış.

İsa aleyhisselam buyurdu ki:
- Allahü teâlâ, bu mabedde taş üstüne taş koymaz, hepsini harap eder. Sizin hayran olduğunuz süslere Allahü teâlâ kıymet vermez.

Resul-i ekrem efendimiz, Medine mescidini inşa ederken, Cebrail aleyhisselam gelip, (Nakışsız olarak yapın!) dedi.) [İhya]

Mescid-i dırar nedir?
Peygamber efendimiz zamanında münafıkların, fitne ve fesat yuvası ve silah deposu olarak kullandıkları ve Kubâ denilen yerde yaptırdıkları bir mescittir.

Zındığın birisi, (Allah camilerin yıkılmasını emrediyor, Peygamber de yıktırdı. Bugünkü camiler, mescidler geleneğe dayanan bir bid’attir) diyor. Bu çok cahilce bir iddiadır.

Peygamber efendimizin Medine’ye hicretinden sonra, birçok kimsenin Müslüman olması, münafıkları iyice endişelendirmişti. Münafıkların başı olan Abdullah bin Ubey bin Selûl’ün dayısının oğlu olan Ebû Âmir, papazlığa özenir ve papaz elbisesi giyerdi. Peygamber efendimizi kıskanarak, kendisine uyanlarla birlikte Mekke’ye gitti ve müşriklere katıldı. Bedir, Uhud ve Hendek muharebelerinde Müslümanlara karşı savaştı. Mekke’nin fethinden sonra Şam’a kaçtı. Oradan Medine ve Kubâ’daki münafıklara haber gönderip, kendisine Kubâ’da bir mabet yapmalarını ve burasını silah deposu olarak kullanmalarını istedi. Kendisinin de Bizans ordusuyla yardıma geleceğini bildirdi.

Münafıklar da Peygamber efendimizin hicreti esnasında Medine’ye gelirken Kubâ’da inşa ettirdikleri Kubâ Mescidi karşısında gösterişli bir mescit yaptırdılar. Buna mescid-i dırar denmiştir.

Münafıklar, Müslümanları bölerek birbirine düşürmek istiyorlardı. Hatta Bizans askerleri Medine’ye gelince, mescide depo ettikleri silahlarla onlara yardım edeceklerdi. Peygamber efendimizin orada namaz kılmasını sağlamakla da, Mescid-i Dırâr’ın mukaddes bir yer olduğu intibaı hasıl olacaktı. Böylece Müslümanlar da namaz kılmaya koşacak ve münafıkların oyununa geleceklerdi.

Dırar Mescidinin kurucularından beş münafık gelerek; “Yâ Resulallah, kış gecesinde ve yağmurlu zamanlarda hasta ve hacet sahibi olanların namaz kılmaları için bir mescit yaptık. Sel geldiği zaman vadi, Kubâ Mescidi cemaatı ile aramıza engel oluyor. Namazımızı kendi mescidimizde, sel çekilip gidince de onlarla birlikte kılacağız. Mescidimizde bize namaz kıldırmanı arzu ediyoruz” dediler.

Peygamber efendimiz de; “Ben, şimdi sefere çıkıyorum. Seferden dönersek ve Allahü teâlâ da dilerse, orada size namaz kıldırırız” buyurdu.

Peygamber efendimiz, Tebük’ten dönüp Medine’ye gelirken, Zi-Evân denilen yerde konakladı. Bu sırada Dırar Mescidini kuran münafıklar, gelip Peygamberimizi Dırar mescidine götürmek istediler. Allahü teâlâ, Tevbe suresi 107-110. âyet-i kerimelerini indirerek oraya gitmemesini bildirdi. Âyet-i kerimelerin kısaca meali şöyledir:
(Müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescit kuranlar, “Bununla iyilikten başka bir şey istemedik, diye yemin edecek olanlar da vardır. Halbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. Onun içinde asla namaz kılma! İlk günden takva üzerine kurulan mescit (Kubâ Mescidi) içinde namaz kılman elbette doğru olanıdır.)

Peygamber efendimiz bu âyetler indikten sonra, Mâlik bin Duhşüm ile Âsım bin Adiy’e, “Şu halkı zalim olan mescide gidiniz. Onu yıkınız, yakınız” buyurdu. Onlar da gidip, binayı ateşe verdiler.

İlk camiler ve Allah’ın evleri
Yeryüzünde yapılan ilk ibadet yeri, Mekke şehrinde bulunan Kâbe’dir. Buraya "Mescid-i Haram" da denir. Allahü teâlânın "Benim evim" buyurduğu Kâbe’ye "Beytullah = Allah’ın evi" denir. Bunun gibi, camilere de "Beytullah" denir. Böyle söylemek, camilerin çok şerefli olduğunu bildirmek içindir.

Kâbe, Hazret-i Âdem tarafından yapılmıştı. Nuh aleyhisselam tufanında yıkıldı.
Bugünkü Kâbe’yi İbrahim aleyhisselam ile oğlu Hazret-i İsmail yapmıştır.

Müslümanların önemli mabedi olan "Mescid-i Aksâ"; Hazret-i Süleyman zamanında, M.Ö. 965-926 yıllarında onun tarafından Finikeli mimarlara yaptırılmıştır. Fakat Kudüs’ü zapteden Buhtunnasar tarafından yaktırıldı. Binanın arsası Kudüs Müslümanlarının eline geçince, "Mescid-i Aksâ" denilen cami tekrar yapıldı.

Müslümanlar için değeri çok yüksek olan camilerden biri de, Medine’deki "Mescid-i Nebi"dir. Medine’nin en büyük camisidir. Resulullah efendimiz, Medine’ye hicret ettiği zaman, devesinin ilk çöktüğü yerde inşa edilmiştir. Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’den ödünç aldığı 10 altın ile bu mescit tamam oldu. Medine’de iken, Peygamberimiz vefat edinceye kadar, bütün namazlarını hep bu camide cemaatle kıldı.

Peygamber efendimiz, Medine’ye hicret ederken, önce Kubâ köyüne uğradı. Burada Kubâ Mescidi denilen camiyi yaptırdı.

İlk Cuma namazının kılındığı cami, Ranuna Vâdisindeki "Mescid-i Cuma"dır. Mescid-i Fadih, Mescid-i beni Kureyzâ, Mescid-i Ümm-i İbrâhim, Mescid-i Beni Zafer, Mescid-ül-İcâbe, Mescid-ül-Fetih, Mescid-ül-Kıbleteyn, Mescid-i Zühâbe, Mescid-i Cebel-i Ayniyye, Mescid-ül-Baki ilk camilerden bazılarıdır.

Mescid-i Dırâr, Kubâ köyünde bulunan münafıkların ileri gelenleri tarafından, kötü maksatla yaptırılan toplantı yeridir. Resulullah efendimiz bunu yıktırmıştır. Camiler Allah’ın evleridir. Allahü teâlâ; cami yapmayı, tamir etmeyi emretmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kâfirliklerini itiraf eden müşriklerin, Allah'ın mescidlerini imar etme yetkileri yoktur. Allah’ın mescidlerini sadece, Allah’a ve ahiret gününe inanan, namaz kılan, zekat veren ve ancak Allah’tan korkanlar imar eder.) [Tevbe 17-18]

(Allah'ın mescidlerinde, Allah'ın adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır?) [Bekara 114]

(Her mescide güzel elbiselerinizi giyinerek gidin.) [Araf 31]

(Mescidler elbette Allah’ındır.) [Cin 18]

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Mümin öldükten sonra, 7 amelinin sevabı kabrinde de kendisine yazılır. Bunlardan birisi de cami yaptırmaktır.) [Ebu Davud)

(Allah rızası için bir cami yapana, Allahü teâlâ da Cennette bir ev yapar.) [Buhari]

Mihrab ne demektir?
Sual: Birçok camilerde Mihrabın üstünde, Al-i İmran suresinin 37.âyeti yazılıdır. Buradaki mihrab ne demektir?
CEVAP
Mihrab, müstakil bir ev, mescit veya mescit içinde müstakil bir oda diye tarif edilmiştir. Arabide, meclisin en kıymetli yerine ve ön tarafına da mihrab denir. Mihrab, harb kökünden gelir. Çünkü burada şeytanla harb yapılır. (Kadı Beydavi)

Hazret-i Meryem’in validesi Hanne ihtiyarlamıştı. Bir ağaç gölgesinde otururken, bir kuşun, yavrusuna bir şeyler yedirdiğini gördü, kendisinde de annelik hevesi uyandı. (Ya Rabbi, eğer bana bir çocuk ihsan edersen, nezrim olsun onu Beyt-ül-mukaddese hizmetçi olarak vereceğim) dedi.

Bu duası kabul olduktan sonra kocası İmran bin Masan vefat etti, daha sonra da Hazret-i Meryem’i doğurdu. Hanne, Hazret-i Meryem’i bir hırkaya sararak Mescid-i Aksaya götürdü. Oradaki din âlimleri olan 29 zatın yanına bıraktı. (Bu bir adaktır, kabul ediniz) dedi. Herbiri, onu alıp himaye etmek istedi. Bu yüzden aralarında ihtilaf çıktı. Zekeriyya aleyhisselam, o zatların reisi ve Hazret-i Meryem’in teyzesinin kocası idi. Bu sebeple Hazret-i Meryem’i kendi alıp himaye etmek istedi. Diğer zatlar ise, (Meryem’e anası herkesten daha yakın iken, onu kendi yanında bırakmıyor, artık senin yanında bırakılması uygun olur mu? En iyisi kur’a çekelim kime çıkarsa, o alıp baksın) dediler. Irmağa gittiler, kalemlerini suya attılar.

Hangisinin kalemi sabit kalıp suyun yüzüne çıkarsa, Hazret-i Meryem’e o bakacaktı. Bunlardan yalnız Hazret-i Zekeriyya’nın kalemi su üzerine çıkıp kaldı. Hazret-i Meryem’i, Zekeriyya aleyhisselam alıp, teyzesinin yanına götürdü. Hazret-i Meryem, genç bir kız olunca, onun için Mescid-i Aksa’da merdivenle çıkılan, yüksek bir çardak yaptırdı. Bu çardağa mihrab deniyordu. Sonra Hazret-i Meryem’i buraya bıraktı, onun yiyecek ve içeceğini yalnız kendisi götürür, ona verirdi. Başkaları onun yanına giremezdi. Bu esnada, Hazret-i Meryem’e Allahü teâlâ, çeşit çeşit nimetler; yaz mevsiminde kış meyvesi, kış mevsiminde de yaz meyvesi ihsan etti. Hazret-i Zekeriyya, (Ya Meryem! Bu nimetler sana nereden geliyor) diye sual etti.

Hazret-i Meryem’in cevabı âyet-i kerimede şöyle bildirilmektedir:
(Rabbi Meryem’e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya’yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyya, onun yanına, mihraba her girişinde orada bir rızık bulur, "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?" der; o da, "Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine sayısız rızık verir" dedi.) [Al-i İmran 37]

Camide yer ayırmak
Sual: Camide safta boş yer görünce gidip oraya oturdum. Bir arkadaş geldi, burası benim yerim, dedi. Ben az önce okuduğum Mushafı kitaplığa koymak için kalkmıştım dedi. Ben de camide yer mi yok, birkaç başka yere otursan, ne fark eder dedim. Tartışmayı büyütünce kalkmak zorunda kaldım. Ne yapmak uygundu?
CEVAP
Camide kendine muayyen yer ayırmak mekruhtur. Fakat, dışarı çıkarken, kimse oturmasın diye, yerine ceketini bırakırsa, gelince oraya tekrar oturabilir. (S. Ebediyye)

Camide böyle şeyler konuşmak uygun olmaz.

O arkadaş, ceketini veya başka şey bırakmadığı için oturmanız normal. Kalk burası benim demek hoş olmadığı gibi, sizin de ısrar etmeniz hoş olmamış. Böyle işlerde hep fedakârlık bizden olmalı. Haklı da olsak, hak benim dememeli, peki demeli hemen yeri teslim etmeli. Sesi yükseltmeden konuşmalı, iki taraftan biri yaşlı ise, yaşlı olana da saygılı davranmalı.

Sual: Camide konuşmak, şakalaşıp, gülüşmek caiz midir?
CEVAP
Zaruretsiz konuşmamalı ve gülmemelidir. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Camide gülmek, kabirde karanlığa maruz kalmaya sebeptir.) [Deylemi]

(Ahir zamanda camide dünya kelamı konuşanlarla beraber olmayın! Allahü teâlânın böyle kimselerle işi yoktur.) [İbni Hibban]

(Hayvanların otu yediği gibi, camide konuşmak da sevapları yer, yok eder.) [İ.Gazali]

(Mescitte dünya kelamı söyleyenin ağzından kötü bir koku çıkar. Melekler, “Ya Rabbi, bu koku bizi rahatsız ediyor” derler. Hak teâlâ da buyurur ki: “İzzim celalim hakkı için, onlara büyük bela veririm.”) [Ey Oğul İlm.]

Farz ile sünnet ve sünnet ile farz arasında da konuşuluyor. Bu konuşma, sünnetin sevabını yok eder. Zaruretsiz konuşmamalıdır.

Camiye girerken
Sual: Camiye girerken, dua edilir mi? Oradakilere selam verilir mi?
CEVAP
Eğer Camide Kur’an okunmuyorsa oradakilere selam verilir. Caminin kapısından içeri girerken dua etmeli, mesela (Ya Rabbi, bana fazlınla rahmet kapısını aç) demelidir. Evimize girerken de aynı şekilde dua etmelidir. Bir hadis-i şerif meali:

(Mescide giren, Peygamberinize [Esselamü aleyküm ya Resulallah diyerek] selam versin! Sonra, “Ya Rabbi, bana rahmet kapılarını aç” diye dua etsin.) [Müslim, Ebu Davud, Nesai]

(Rahmetin çıkış kapısı her zaman açık ise de, giriş kapısı olan kalbler, herkeste açık değildir. Bunun açılması için dua etmeliyiz!)

Camiden çıkarken de aynı şekilde, (Ya Rabbi, bana fazlınla rahmet kapısını aç) diye dua etmelidir.

Camide konuşmak
Sual: Camilerde dünya kelâmı konuşmak sevablarımızı azalttığına göre, camide ihtiyâç halinde konuşmak, (Soğuk geliyor, pencereyi kapatın, ön saftaki boş yerleri doldurun, balkonda yer var, oraya çıkın) gibi sözler dünya kelâmı sayılır mı?
CEVAP
Camiye girerken itikâfa niyet edilirse, konuşmak zarar vermez. İhtiyaç halinde yukarıdaki sözleri konuşmakta mahzur yoktur. İtikâf edene, hep ibâdet etmiş, namaz kılmış gibi sevab yazılır. İtikâf demek, bir müddet camiye girip orada kalıp ibadete niyet etmek demektir.

Sual: Mescid olarak da kullanılan odaya, abdestsiz girmek caiz midir?
CEVAP
Hayır, abdestsiz girip oturulmaz, fakat ihtiyaç olunca bir şey almak için girilip çıkılabilir.

Haram parayla cami
Sual: Avrupa’da uygunsuz yerlerden toplanan haram parayla yaptırılan camide namaz kılınır mı?
CEVAP
Haram parayla cami yaptırmak, kirli elbiseyi idrarla yıkamaya benzer, daha çok pislenir. Böyle camide namaz kılınmaz. Elde haram para varsa, bir miktar helâl para karıştırmalı. Haramla helâl karışınca, mülk olur. Her ne kadar tayyib [temiz] olmasa da, kullanmak caiz olur. Böyle, helal haram karışık paralarla yapılan camide, namaz kılmak caiz olur. (Hadika)

Sual: Cami de, kilise ve havra da Allah’ın evidir denebilir mi?
CEVAP
Kiliseler ve havralar Allah’ın değil, şeytanın evidir. Allahü teâlâya, Onun istediği gibi ibadet edilen yere Allah’ın evi denir. Mesela Kâbe’ye Beytullah, yani Allah’ın evi denir. Hadis-i şerifte, (Camiler, Allah’ın evidir) buyuruldu. (Hâkim)

Kilisede namaz kılınmaz ve Kur’an-ı kerim okunmaz; çünkü kilisede, şeytanlar toplanır. Kilise putlardan temizlenirse, namaz kılmak mekruh olmaz. (Redd-ül-muhtar)

Sual: Camide kermes düzenlemek caiz midir?
CEVAP
Hayır, caiz değildir. Caminin içinde alış veriş yapmak, mekruhtur. (Redd-ül-muhtar)
Bir hadis-i şerifte, (Mescitlerde alış veriş yapmayın) buyuruldu. (Tirmizi, Nesai, Ebu Davud)

Camide telefonu kapatmak
Sual: Bir caminin kapısına, camide cep telefonlarını kapatın anlamında, (Hak’la irtibata geçilince, halkla irtibatı kesin) diye levha asılmış. Uygun mudur?
CEVAP
İnsan dışarıdayken de, yani halkın içindeyken de Hak’la beraber olabilir. Camideyken de halkla, dünya ile meşgul olabilir. Telefonunu kapatsa da yine halkla beraber olabilir. Bu bakımdan, (Camiye girerken telefonları kapatalım) demek daha uygun olurdu.

Camiye abdestsiz girmek
Sual: Unuttuğu şemsiyeyi almak için, camiye abdestsiz girmek caiz olur mu?
CEVAP
İhtiyaç olunca, o kadar zaman için abdestsiz girmek caiz olur, mekruh olmaz.

Kıble duvarına levha asmak
Sual: Cami ve mescitlerde yahut evde namaz kılınan odada, kıble duvarına, içinde canlı resmi olmayan tablolar Besmele veya ayet yazılı levhalar asmak caiz midir?
CEVAP
Zihni meşgul eden şeyler, mekruh olur. Camilerin kıbleden başka duvarlarını süslemek caizse de, fazla süslü olması mekruh olur. Kıble duvarını kıymetli şeylerle, renklerle süslemek mekruhtur. (Redd-ül-muhtar)

Kıble duvarını sade yapmalı, hiç bir şey asmamalı ve yazı yazmamalıdır.

Cami yaparken
Sual: Caminin altına şadırvan, hamam yapmak, bir cami yaparken altını dükkân, üstünü de mesela imam ve müezzin için lojman yapmak veya apartmanın giriş katını mescid yapmak caiz olur mu?
CEVAP
Evet, hepsi caizdir.

Mahya kurmak
Sual: Camilerde iki minare arasına mahya kurmak caiz midir?
CEVAP
Hayır. Çifte minareli camilere mahya kurulması, sultan üçüncü Ahmed han devrinde sadrazamlık yapmış olan Damat İbrahim Paşa’nın 1719’de ihdas eylediği bid’attir. (Mirat-ül-Haremeyn s.802)

Minarede ışık yakmak
Sual: Vaktin girdiğini belirtmek için minarede ışık yakmak caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir. Minarelerde ışık yakmak Mecusilere benzemek olur, bid’attir. (Tahtavi)

Camide fazla ışık yakmak
Sual: Özellikle mübarek gecelerde, camilerde çok ışık yakıyorlar. Bu israfa girmiyor mu?
CEVAP
Mübarek gecelerde, camilerde fazla ışık yakmak bid’attir. (Eşbah, Ukud-üd-dürriyye)

Önce camiye gitmek
Sual: (Herhangi bir şehre gidince önce camiye gitmeli) deniyor. Bunun hikmeti nedir?
CEVAP
Önce Allahü teâlânın evini ziyaret etmek, onun misafiri olmak önemlidir. İki hadis-i şerif meali:
(Camiler Allah’ın evleridir ve müminler de Onun ziyaretçileridir. Ziyaretçisine ikram etmesi, ziyaret edilen üzerine haktır.) [Hâkim]

(Güzel abdest alıp camiye giren misafirine Allahü teâlâ mutlaka ikram eder.) [Beyheki]

Hadis-i şerifte bildirilen hususların doğruluğundan şüphe etmemeli. Birçok kimseden bir memlekete gidince önce camiye giden Müslümanın işinin rast gittiğini işittik. Şahsen biz de, önce camiye gidince, işimizin rast gittiğini çok gördük. Bu ziyaret işini îtiyat [alışkanlık] hâline getirmeli. Mekruh vakit değilse, iki rekât tehıyyet-ül-mescid namazı kılmalı.

.
Ana Sayfa
Kıble
Kaynaklar
İletişim
Evliya Filmleri
Namaz
Namaz Vakti
Abdest
Hakkımızda
Sevgili Peygamberim